DeriN GündeM___Dogruları Söylemekten Kormayın
SARKOZYNiN SIRTINDAKi COCUK KiM METAFiZiK COCUKLAR YETiSTiRiYORLAR
04:19Yetmiyor bir başka şey daha meydana
Hazır gündemdeyken bir fantazi daha
Çocuğun eli neden sarılı sorusuna
Sevgilerimle Oktan Keleş/netpano.com
Netpano yazarı Oktan Keleş'in Sarkozy ve Firavun Ramses hakkında bilinmeyen
Netpano ek: Yeni dünya düzeni için yetiştirilen bu özel çocuklar için daha
BELEDİYELER SATLIYOR (video)ASKER iRTiCA BELGESi AHMAKCADIR
03:47Belediye Baskanliklari SatiliyorYalcin Kucuk |
Bununla birlikte hem Tuncay Güney’in ifadelerinin çökmesi, hem Atasagun’un MİT Müsteşarlığı zamanında hazırlanmış olan ve bu dosyanın temelini oluşturan raporların güvenilir olmadığının ortaya çıkması, aynı şekilde Genelkurmay eski Başkanı Yaşar Paşa'nın da açıklamaları bunu çökertti. Bu bir hukuk davası değil, hukuk davasının ötesinde medyanın, Star Televizyonu’nun, Samanyolu Televizyonu’nun, ATV’nin, diğer televizyonların ve onların yazarlarının yönettikleri, -çok garip olabilir- Milliyet Gazetesi’nin de içinde olduğu bir davadır. Milliyet Gazetesi çok açık olarak bizi inandırmaya kalktı. Dedi ki: “İlhan Selçuk evvela Danıştayı bombaladı, sonra kendini bombaladı.” Anlaşılmaz bir şekilde bombaların numaralarına baktılar, bunu tefrika ettiler. Sedat Ergin bunu yapıyor. Nitekim iki gün önce de başyazı yazdı. “Bu belge Genelkurmay ile AKP’nin arasını bozuyor” diyerek kraldan fazla kralcı oldu. Demek ki davanın bir de bu tarafı var. Bütünüyle çöküyor.
Şamil Tayyar çok açık olarak “Bu davadan sıyrılırlarsa” diyor. Zaten dava Şener Paşa ve diğer paşalarla beraber doğrudan doğruya orduya inmek istiyordu. Genelkurmay Eski Başkanı Yaşar Paşa da çok yakın bir zamanda “Ben inceledim orduda böyle bir darbe yoktur” dedi. Zamanın Genelkurmay Başkanı “ben inceledim o zamanlarda herhangi bir işaret yok” dediyse dava çökmüştür. Şimdi yeni noktalar araştırılıyor.
Bir devlet idaresinde düşünemeyeceğimiz bir nokta var; Genelkurmay bir devlet idaresidir, devletin bir parçasıdır. Buradan bir belge çıktığı söyleniyor ve Genelkurmay “biz araştırıyoruz” diyor. Tayyip Erdoğan bunu kabul etmiyor ve bir miting meydanından dava açacağız diyor. Bu hem ölçüleri çok fazla aşmak demektir, hem de çok büyük bilgisizlik demektir. Tayyip Erdoğan’ın bu konuda dava açma yetkisi yok. Öyle bir mekanizma yok. Tayyip Erdoğan -böyle bir şey varsa- gider birilerine tazminat davası açar. Daha sonra Cemil Çiçek bu açıklamayı düzeltti. “savcılara başvuracağız” dedi. Bu ikisi birbirinden farklı. Daha vahim olanı, devletin bir parçasının başka bir parçasına karşı kıyam halinde olmasıdır. Burada bir savcının tahkikatı var. Biz bunu da kabul etmeyiz. Yasak kararını kabul etmiyoruz ama Türkiye’de mahkemeler çok yerde yayın yasağı kararı verirler. Bunu da kabul etmeyiz.
Bu çok açık bir şekilde AKP iktidarının Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı kıyam teşebbüsüdür. Aynen Fethullah Gülen’in sonradan geri almak mecburiyetinde kaldığı konuşmasında GATA’da yatanlara “gatakulli” demesi gibi. Şöyle bir durum ortaya çıkıyor; Türkiye’de AKP iktidarında askeri olan her şeye bir isyan görüyorsunuz. Tabi kimse artık Fethullah Gülen’le AKP’yi birbirinden ayırmıyor.
Bugün eğer bir tutuklu askeri hastanede yatıyorsa başvekâlette bunu gayrimeşru sayan bir ekip var. Eğer bir belge varsa, bunu devletin savcısı, yargısı inceliyorsa bunu da kabul etmeyen bir heyet başvekâlettedir. Bu, devleti bitirmektir. Böyle bir devlet olamaz.
Tayyip Bey iki hitabetiyle bu devletin temellerine mayın döşemiştir;
“Türk Devleti birtakım insanlara faşizm uyguladı” demiştir.
Bir devlette başvekâlette olan bir kimse bunu söylediği zaman, devletin kuruluşunun ahlaki temellerine taarruz etmiş olur. Çünkü faşizm ahlak dışıdır.
Bilmemiz gereken noktalardan bir tanesi şudur; Rumların mübadelesi bir anlaşmayla olmuştur. Sadece biz değil, Yunaniler de içerdekilerini vermiştir. “onları bize verin, bizdekilerini alın” demişlerdir. Daha da önemlisi, bu bilgisizlik devletin ahlaki temellerini ortadan kaldırıyor.
Tayyip Erdoğan seçimlere giderken Adnan Menderesle beraber resimlerini bastırıyor, bu adadaki asıl büyük, zorla yapılan mübadele 6-7 Eylül 1955’tir. Menderes yapmıştır. Böyle yapmışsa bile bunu tarihçiler, politikacılar söyler. Ama başvekâlette olan bir adam söylerse devletin kuruluşundaki ahlakilik ilkesi ortadan kalkar. Aynı şekilde “gizli anlaşmalar var, söyleyemiyorum” demek de devletin meşruiyetine taarruzdur. Ayrıca burada Tayyip Bey’e söyleyeceklerim var;
Siz mi çıkarttınız gizli anlaşmaları?
Onları ben yazdım, Yalçın Küçük!
Bir tanesi 1958’dedir. İsrail başbakanı uçak kazası diye gizlice tebdili kıyafet Türkiye’ye gelmiştir. Bu ilk gizli anlaşmadır ve bunu ilk ortaya çıkaran benim. Benim kitaplarımda var, başka hiçbir yerde yok.
İkincisi; 1996’da, o zamanlar sürekli televizyon programlarım vardı. Necmettin Erbakan’ın başbakan, Tansu Çiller’in de yardımcısı olduğu zamanlardı. Çocuktu o zamanlar. İl başkanıydı. Bunu imzalayan, hükümetin dayandığı partinin il başkanıdır. Neden açıklamıyorsunuz?
Bunlar uzun konular, ben bunları televizyonda da anlattım.
Necmettin Erbakan adına Şevket Kazan çıktı. “şu anda resmidir, daha da yapacağız” dedi. Başvekâlette olan bir adam ister orada kapıcı olsun, ister başbakan olsun. “Gizli anlaşmalar var, bunlar gizli olmazsa söylerdim” derse o devletin hukukiliğini ortadan kaldırır. Mecbur musunuz gizli anlaşmalar yapmaya? Yalçın küçük hepsini söylüyor.
O gizli anlaşmalarda da bazı sorunlar olduğunu görüyoruz. O anlaşmalara göre belli periyotlarda Türkiye’deki başbakanla İsrail’deki başbakan görüşürler. Tayyip Erdoğan Bush’la konuşmaya giderken Londra’ya da uğrar, karşılaşırlar, konuşurlar. Mecburlar.
Şu anda Netanyahu başbakan oldu, öyle bir görüşme olmadı. Bunu da biz Odatv.com’da da söyledik. Davos’tan sonra Tayyip Erdoğan İsrail açısından “Persona non grata’dır. Bütün rahatsızlıkları budur. İsrail’in ve dünya Yahudilerinin kontrol ettiği bütün yayınlar inanılmaz bir şekilde Tayyip Erdoğan’ı eleştiriyorlar. Tayyip Erdoğan bu durumdan çok rahatsız. Bu rahatsızlıktan kurtulmak için iktidardan düştüğünü görüyor. Düşme hastalığına yakalandı. Bugün Tayyip Erdoğan’ın hastalığı siyasi olarak da “düşme hastalığı” olduğu için Türk ordusuna karşı çok açık bir savaş yaparak ayakta kalmaya çalışıyor. Zaten hatırlayacağınız gibi bu Ergenekon denilen dosyanın basındaki amigoları devamında bunu söylüyorlardı. Doğrudan doğruya muvazzaf subay, muvazzaf general, emekli olmayan general tutuklamak istiyorlardı. Buradan bir başarı elde etmek istiyorlardı. Bu bir kıyamdır. Devletin bir kısmının bir kısmına karşı kıyam halidir. İlker Paşa yumuşak bir şekilde söyledi;
“Soruşturmaların gizliliği vardır” dedi.
Tuncay Güney’in ifadesinin güvenilir olmadığı, işkencede alındığı ortaya çıktı. Şengal Atasagun “o deli saçmasıdır ama ben işleme koydum” dedi. Demek ki bu Ergenekon dosyası içinde güvenilirliği, ciddiyeti olmayan, ısmarlama birtakım belgeler hazırlanmıştır.
Bu belge de öyle mi bilmiyorum. Araştırılacak.
Buradaki yanlışlık bir devlet kurumunun tahkikatına başvekâletteki Tayyip Erdoğan’ın savaş açmasıdır. Şener Paşa’nın eşi için ne demişlerdi? O hâkim iyiymiş, o bizi severmiş… Ben Türkiye’de en fazla sanık olan insanım, bütün hapishanelerde yattım. Her sanık böyle düşünür. Ulucanlar’da yatıyordum, koğuşta, “DGM’nin bir numaralı başkanı Turgut Okyar iyi yargıç, Orhan Karadeniz kötü yargıçtır” derdik. Bu normaldir. Bunu herkes söyler. Şimdi Tayyip Erdoğan ve arkadaşları bu duruma düştü. İyi hastane var, Gatakulli hastane var. Sen gerçekten başbakan olduğunu düşünüyorsan, Milli Savunma Bakanı’nı çağırırsın, diğerini çağırırsın “bu nedir?” dersin.
Genelkurmay Başkanı da “Bunu tahkik ettiriyoruz” der.
İmam Hatip lisesinden mezun olup ondan sonra hiçbir şey olmamış insanlara başbakanlık verilirse-Hilmi Özkök vermiştir- devlet bu hale gelir.
Şimdi Sedat Ergin başyazı yazıyor. O’na soruyorum;
Siz hangi Türkiye’nin gazetecisisiniz? Siz Turgut Özal’ın ne dediğini bilmiyor musunuz? O zaman gazeteci arkadaşımız Yavuz Gökmen’e söyledi. “orduya karşı 100 bin kişilik bir polis ordusu kuruyorum” dedi. Belleğinize ne oldu? Şimdi 200 bin kişilik oldu. İlker Paşa son konuşmalarında söylemedi mi? Newsweek bunu yazmadı mı? Ben bunları söylemedim mi? “Ben İstanbul Emniyeti tarafından tutuklandım. Beni sorgulayan savcı, hukukçu görmedim. Beni Nazlı Ilıcak tutukladı, beni Şamil Tayyar tutukladı” demedim mi?
Benim demem önemli değildir. Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan ayrılan Vural Savaş bunu kitap haline getirmedi mi? Muhalefet lideri Deniz Baykal lütfedip benim adıma da atıf yaparak bunun böyle olduğunu söylemedi mi? Sedat Ergin! nesiniz? Milliyet Gazetesi! nesiniz? Fikret Bila! nesiniz? Siz nesiniz? Bunları görmüyor musunuz?
Bu çok açık bir kıyamdır. Nereye kadar gider, bunu söylemek mümkün değildir.
Biz bu belgenin doğru olup olmadığını bilemeyiz ama kim olursa olsun kim bu belgeyi yazmışsa bu bir ilkelliktir. Bunu hiçbir zaman bir albaya yakıştıramazsınız. Bu kadar ***ça, bu kadar aptalca bir belge olmaz. İkinci iddianamenin bütün klasörleri gösteriyor ki Türk ordusunda, Hilmi Özkök ve yanında olan birkaç kişi dışında herkes AKP’yi, laik cumhuriyeti ortadan kaldırmaya yönelik bir hareket içinde.
Ben yerlerinde olsam bu belgeyi yayınlamazdım. Ki belgenin çıktığı söylenen üsteğmen de “hayır” diyor. Ben hala o değildir diyemem. Araştırılacaktır. Böyle ilkel bir belgeyi Türk ordusunda hiçbir albay hazırlamaz. Ama Türk ordusunun büyük bir kısmının AKP’den rahatsız olduğu, AKP’yi cumhuriyetin temellerini sarsıcı bir hareket olarak gördüğü mutlaktır. Bu belge çok ***, hiçbir şeye yetişmemiş bir gizli servisçinin yaptığı bir şeydir. Sonunda da görüyoruz ki Genelkurmay “bizde yok” diyor.
Mesele çok vahimdir. Artık Genelkurmay Başkanının ve önceki Genelkurmay başkanının söyledikleri çok açık olarak ortaya çıkmıştır. Tayyip Erdoğan’ın, sadece tıbben değil, siyaseten düşme hastalığına yakalandığı, sinirlerinin bozulduğu görülmektedir. Başvekâlette kalmasına elverişli olmayan bir durum söz konusudur. Dünyanın hiçbir yerinde “Ah gizli olmasa ben bunları açıklarım” diyen bir insan başvekâlette kalamaz. “Bunları yaptık özür dileriz” dersiniz. Ama hiçbir kimse başvekâlette ister kapıcı, ister başbakan ister başbakanın üstü olsun “biz faşizm uyguladık” diyemez. Bu bilgisizliktir. Bu devleti çökertmedir. Bir miting meydanından “mahkemelere başvuracağız” deyip, kendisini devletin içinde saymayan, devlete karşı bir savaş başlatmış bir kimse durumuna düşürüyor.
EZOTERiK BATINi iLiMLER
20:47iBRAHiM a.s zamanıında YAHUDiLiK HRiSTiYANLIK YOKTU !!!!
14:17Yahudiler eldeki Tevrat’ı Hz. Musa’dan takriben 700 sene sonra yaşamış Üzeyr’in ilhamla yazdığına inanırlar. Hıristiyanlar ise İncil’i havarilerden Pavlos’un yazdığını kabul ederler. Durum böyle olunca nerede kaldı ilahi kitap ve bunun ortaya koyduğu ilahi din?
“Fırka-i Nâciye”den olmanın bir hayli zorlaştığı günlerde yaşıyoruz. Müslümanlar olarak çok zorlu imtihanlardan geçiyoruz. Hak-bâtıl ve doğru-yanlış tefrikinin mühim mesele haline geldiği ve kafaların karıştığı ve karıştırıldığı hengâmedeyiz. Bir kısım ilâhiyatçı ise bu kafa karışıklığının baş aktörü… Allah’tan, insanımızın maziden tevârüsle sahip olduğu sağlam akidesi ve mevhibe-i ilâhiyye olan irfanı var.
Buna rağmen son zamanlarda alabildiğine yoğunlaşan ve âdetâ taarruz diyebileceğimiz bir kampanya halini alan “ehl-i şirk”i, “ehl-i kitap” gösterme şaşırtmaca ve çabaları; üzerinde durmaya değer bir hâl almış vaziyettedir. Bu çabaların bir kısmının gâfilâne ve diğer bir kısmının ise hâinâne olması, netice itibariyle fark etmiyor. Sonuca baktığımızda bütün bu çabalar aynı noktaya yapılan atış olarak tecelli ediyor. Yani, şirk ve küfür meşrulaştırılıyor, hattâ, “ehl-i küfr ve şirk” Cennet’e aday gösteriliyorlar.
Böylece tarih boyu şahid olduğumuz hilâl-salib mücadelesi; Hak-batıl savaşı olmayıp cehalet sonucu vukû bulmuş bir hadise haline gelmiş oluyor. İşin daha acı ve sinsi ciheti ise; günümüzdeki İslam-küfür mücadelesini, küfür lehine neticelendirme ve Müslümanları, Yahudi ve Hıristiyan kâfirlere teslimiyete; sözüm ona Kur’anî delillerle sürüklemeye çalışıyorlar.
Hal böyle olunca da söz gelişi; Irak, Afganistan ve Çeçenistan’daki direniş de Filistinlinin cihadı da manasız hale geliyor. Avrupa Birliği’ne “Hıristiyan Birliği” nazarı ile bakıp karşı çıkmak da fantezi olmuş oluyor. Evangelist seffah (kan dökücü) Bush’un zulümlerine muhalefet de herhalde “ehl-i kitab”a isyan oluyor. ABD’nin Müslümanlar için “halife” tayin etmesi ise, meşruiyetin tam da merkezine oturmuş oluyor. Misalleri alabildiğine çoğaltmak mümkün… Bakınız bir yanlış, nasıl pek çok yanlışı beraberinde getiriyor.
Eski oluş, hiçbir yanlışa meşruiyet kazandırmaz. Düşünmeksizin gerçekleşen iltihaklarla büyüyüp, azamet kazanan hata da; doğruluk kisvesi giydirilerek meşru hale getirilemez. Kaldı ki, geçmişte yapılan “ehl-i kitap” tespitleri o gün müşahede ettikleri Yahudi ve hristiyanlara bakılarak yapılan bir değerlendirmedir.” Bugünküleri göz önüne aldığımızda acaba durum ne merkezdedir?” sorusunun cevabı, işin özünü teşkil etmektedir.
Günümüzde “ehl-i kitap” mefhûmu üzerinde iki ana noktada yanlış yapılmaktadır: Birincisi, ortada “Kitap” kelimesi ile kastedilen “İlâhî Kitap” olarak Kur’an-ı Kerîm’den başkası varmış gibi yazılıp konuşulmaktadır. Hâlbuki Yahudi ve Hıristiyanların ellerindeki kitapların Allah ile bizim anladığımız manada bir alakası yoktur. Zaten onların da böyle bir iddiaları mevcud değildir. Onlar eldeki Tevrat(ahd-i atik)ın da İncil(ahd-i cedid)in de ilhamla insan tarafından yazılmış olduğunu kabul etmektedirler. Hâl böyle olunca da; “ehl-i kitap” diye bilinen günümüz Yahudi ve Hıristiyanlarının ilâhî bir kitapla ve dolayısıyla Allah tarafından gönderilmiş “ilâhî din”le uzaktan ve yakından hiçbir alakaları yoktur.
Yahudiler eldeki Tevrat’ı Hz. Musa’dan takriben 700 sene sonra yaşamış Üzeyr’in ilhamla yazdığına inanırlar. Hıristiyanlar ise İncil’i havarilerden Pavlos’un yazdığını kabul ederler. Durum böyle olunca nerede kaldı ilahi kitap ve bunun ortaya koyduğu ilahi din? Bu insanların bizzat kendileri böyle inanırken bizden bazılarının onlara meşruiyet kazandırma çabaları nasıl izah edilebilir? Burada bir cehalet söz konusu var diye düşünmek biraz fazla safdillik olmaz mı? Bunun bizim tahminimize göre olan cevabını yazının sonuna bırakarak ikinci ana yanlışa işaret edelim: Bugün Hıristiyan dünyada zaten eldeki “beşerî kitap” ve onun ortaya koymuş olduğu “beşerî din”in bağlıları yekûn tutmayacak bir cılızlıktadır. %90’ı geçen büyük çoğunluğun ne “kitap”la ve ne de “din”le alakaları vardır. Bir farkla ki, bunu açıklamazlar ve Müslümanlarla münasebetlerinde dindar bir Hıristiyan tablosu çizmeye çalışırlar.
Mevcut durumun tespitinden sonra gelelim Kur’an-ı Kerîm’in “ehl-i kitap” hakkındaki beyanlarına... Ancak şunu hiç unutmayalım ki, Kur’an’ın “ehl-i kitap” olarak hitap ettikleri ile bizden bazılarının “ehl-i kitap” saymaya çalıştıkları arasında mukayese götürmez muazzam farklar mevcuttur. Şimdi bu Kur’anî mefhûm olan “ehl-i kitab” kavramının tazammun ettiği manayı bizzat “Son Kitab”dan tedkik edelim:
Allah’ın Âyet’lerini inkârla küfre girmiş olurlar: “Ey ehl-i kitab! Onun gerçekliğini müşahede ettiğiniz halde, Allah’ın Âyetlerini niçin inkâr ediyorsunuz?”(Âl-i İmrân(3)/70).
“Allah sizin yaptıklarınızı çok iyi gördüğü halde, niçin Allah’ın Âyetlerini inkâra yelteniyorsunuz?” (Âl-i İmrân(3)/98).
İman edenleri, “Allah’ın çizdiği istikamette yürümek”ten alıkoyarlar: “Ey Rasûlüm! De ki: Ey ehli kitab! Sizler gerçeği görüp bildiğiniz halde onda eğrilik arayarak iman ehlini niçin Allah’ın yolunda yürümekten alıkoyuyorsunuz?” (Âl-i İmrân(3)/99).
Allah’ın oğulları ve ahbâblarıı olduklarını iddia ederler: “Yahudiler ve hıristiyanlar; biz Allah’ın oğulları ve ahbablarıyız dediler…” (Mâide(5)/18).
“İbrahim ne bir Yahudi ve ne de bir Hıristiyan’dı. Tam aksine O, tek Allah inancına sahip bir Müslüman’dı...” (Âl-i İmrân(3)/67).
“Ehl-i kitab”ın kâfirleri Kur’an nâzil olduğunda da vardı: “Kitab ehlinden kâfir olanlar da müşrikler de Rabbinizden size gelecek olan iyiliği istemezler...” (Bakara(2)/105).
Bunlar çıkmamak üzere Cehenneme girecek olup, yaratıkların da en şerlisidirler: “Şüphe yok ki ehl-i kitab’ın kâfirleri ile müşrikler Cehennemdedirler ve orada ebediyen kalacaklardır. İşte onlar yaratılmışların en şerlisidirler.” (Beyyine(98)/6).
Allah, Yahudi ve Hıristiyanları lanetlemektedir: “Yahudiler Üzeyr Allah’ın oğludur dediler, Hıristiyanlar da Mesih Allah’ın oğludur dediler... Allah onları yok etsin...” (Tevbe(9)/30).
Ehl-i kitap’la dinimizi müzakere konusu yapmak manasına gelen diyalog yerine onları “tevhîd”e davet vardır: “Onlara de ki; ey ehl-i kitap! Gelin aramızda ittifak edeceğimiz bir prensipte anlaşalım: Allah’tan başkasına kulluk ve ibadet yapmayalım, O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım ve Allah’ı bırakıp da birbirimizi rabler ittihaz etmeyelim...”
(Âl-i İmrân(3)/64).
Görüldüğü gibi Kur’an-ı Mübîn konuyu çok net bir şekilde aydınlatmış ve tereddüde mahal kalmayacak şekilde açıklamıştır. Bütün bunlara rağmen, günümüz Yahudi ve Hıristiyanlarını “ehl-i kitap” saymak bilmemezlik olmayıp, art niyetliliktir. “Light Islam” (ılımlı İslam) projesine katkı sağlamaktır. Dünyanın her yerinde Müslüman kanı dökmekten zevk alan Yahudi ve Hıristiyan vahşetine çanak tutmaktır. Daha net söylemek gerekirse: “Ey Müslümanlar! Biz Yahudi değiliz, Hıristiyan da değiliz, Müslümanız diyerek yıllardır verdiğiniz mücadeleden vazgeçin ve batı dünyasının potasında eriyerek, düşmanlarınızın “asimilasyon” projesine boyun eğip, onları memnun edin. Allah’ı memnun etmek sizin haddinize mi düşmüş?” demektir ki, bu cinayettir ve soykırımdır.
Günümüzde “ehl-i kitap” var mı yok mu? konusunda, iyi niyetli “safdil”lere de çok kısa bir hatırlatmamız olacak: Allah’ın Kur’an’da inzal buyurduğunu beyan ettiği “Tevrat” ve “İncil”den kimin elinde varsa bize haber versin ve mevcudu olmayan bu gerçek Tevrat ve İncil’le kimler amel ediyorlarsa onları da Allah rızası için bize bildirsin. Bunları yapamayacaklar ise; günümüzde Yahudi ve Hıristiyan olduklarını iddia edenlere; “İlâhî Din” mensubu gözü ile bakmak, mevcut Tevrat ve İncil’i de “İlâhî Kitap” olarak kabul etmek safdilliğinden vazgeçsinler ve bu konuda çaba gösterenleri de anlamakta acele etsinler. “Atı alan Üsküdar’ı geçtikten sonra” uyanmanın hiçbir fayda sağlamayacağını fehm etmek için âlim ve dâhî olmaya ihtiyaç yoktur.
“Vallahu yehdî men yeşâu ilâ sırâtin mustekîm”
12 EYLÜL SALDIRISININ ARKA PLANI FULL ViDEO
23:04OBAMA VE YAHUDiLER AYIK OL TÜRKIYE
01:02En alt yazı önemli not;Basımıza gelse gelse avrupa özentisi gençlikten gelecek kimse hiçbirşeyin farkında degil büyülere markaların üstündeki amblemlerdeki sekillerin aslında tılsım olduklarına dikkat edin !!!
YILIN HABERi
OKTAN KELES ARACILIGIYLA
HZ HIZIR'DAN
özellikle İslam aleminde büyük bir ümit hasıl oldu.
Obama şöyle yapacak
Obama böyle yapacak...
Klasik anlatımlara vakit almasın diye girmeyeceğim.
SEYTANi VASIFLARINI OKUYUN SONUNA KADAR VE
iYi ANLAYIN!!!
ABD'nin derin politikasının tıkır tıkır işleyeceğinden kimsenin şüphesi olmasın.
İşi farklı bir boyutu ile ele alacagım:
Size bir soru,
Kuzey - Güney savaşı niçin yapılmıştı ?
Köleliğin kaldırılması içindi.
Tüm Dünya enazından bu hadiseyi böyle biliyordu. Özgür ırk ayrımı yapılmayan bir
ABD gibilerinden.
Oysa ki asıl gerçek şu idi:
Amerikan far-mason-lar teşkilatı 1800'lerin başında Kabaladaki (büyü kitabları yani) şu gerçeği diretiyorlardı.
Tabiki gizlice.
Bilinen Şeytan siyahtı..
Bu yüzdendir ki hatırlayınız Şeytani ritüeller siyah elbiselerle ve kara gecelerde yapılır.
Yine karanlık ortamlar onların mekanlarıdır.Bu yüzden birçok Şeytani şahsiyete;
siyahlar prensi, karanlıklar prensi gibi adlar takılmıştır.Yarasalar. Siyah Şeytani tüm
objeler aslında siyahın onlarca Şeytani bir renk oldugunu simgeler.
Örnekler çogaltılabilinir.
Peki farmasonların direttikleri Şeytanın siyahlığı neydi.?
Kuzey -Güney savaşındaki tarihi bilinen karekterleri ve hadiselere zaman kaybı olmasın diye geçmiyorum.
Fakat şimdi soruyu tekrar soruyorum:
ABD'nin Kuzey- Güney savaşı gerçekten köleliğe son vermek için mi yapıldı?
El cevap: İşin temelinde şu yatıyordu.
Şeytan siyahtı (Farmasonlarca) Afrikadan getirilen zenci köleler aslında Şeytanın
çocukları idi.
Dolayısıyla bunlar efendilerini temsil ediyorlardı.
Köle olamazlardı.
Öyle ise bunlar kölelikten kurtarılacak. ve efendilerinin hizmetine sevk edileceklerdi.
ABD'deki zencilerin uyuşturucu cinayet,illagel vs tüm kötü fiillerini gerçekleştirmesi için
bunları planlayan farmasonlar içersinde Giza adlı bir teşkilat vardır.
Yani sucsuz masum zenciler ABD'de sözde kölelikten kurtarıldıktan sonra üçüncü sınıf
varlıklar olarak Amerikan sistemi yapısı içersinde örgütlü ve sistemli olarak tüm bu
fiillerin içersine itildiler. Maksat tabiki yukarıda zikrettiğimiz siyah Şeytanın çocuklarını
Şeytani olan herşeye alet ettirmek ve böylelikle Kabaladaki bu medotu onlara
uyarlamaktı.
Yıllarcada böyle oldu ve hala böyle olmaktadır.
ABD'deki zenci imajı siyah Şeytanlardır.
Bu kelime aslında bir ırkçı söylem değil ehilleri tarafından bilinçli takılmış bir söylemdi.
Fakat o demin bahsettiğimiz sistem içersindeki,
Kuzey- Güney savaşında sözde kölelikten kurtarılan zenciler Şeytana köleliğe
itilmişlerdir.
Bir not. Buradaki konu zenci oldugu için şöyle itirazlar etmeyin
Beyazlar da Şeytana kölelik yapmaz mı ?
Şeytana köleliğin beyazı siyahı yoktur.
Bir hadis (s.a.v) 'Irkçılık yapan bizden değildir'
Buna dair başka hadis (s.a.v) 'Beyazın siyaha siyahın beyaza bir üstünlüğü
yoktur. Üstünlük amel ve takvadadır'.
Burada anlatmak istediğimiz konu bağlantısı ile meseleyi siyah realitesine bağlıyoruz .
Siyah Şeytanlar kelimesi özelikle ABD'de planlı programlı yayıldıktan sonra sistemin
onları düşürdüğü konumdan dolayıda bir takım kesimde
Irkçı söylem olarak 'Satan negro' olarak kullanılıyor.
Bir hatırlatma en büyük Irkçı Şeytandır.
ve yahudiler seytana tapıyorlar masonlarla alakalı videolarımı izleyin konu arsivinde masonların seytana tapma videolarını sonuna kadar izleyin
keçiyi kesip bir dairenin çine koyup kanını içip seytanı cagırıp TRANSA GECIYORLAR. SEYTANA SADAKATLARINI GÖSTERMEK ICIN SEYTANIN PISLIGINI YIYORLAR.
BUNLAR PARANOYAKLIK DEGIL DÜSÜNÜN VE ARASTIRIN
ETRAFINIZIDA UYARIN AYIKTIRIN
Peki zenciler tarafından kullanılan kelime neydi.
Beyaz Şeytanlar
Tüm bunlar özü itibarı ile farmasonların bilinçli seçmiş oldukları kendi Kabala
ritüellerinde inandıkları kelimelerdir.
Yani gelişi güzel söylenmiş ırkçı söylemler değildir.
Şimdi gelelim bronzlaşmaya; hatırlayacagınız üzere, Obama seçimi kazandıktan sonra
İtalya Başbakanı Berlisconi bir cümle sarf etti.
Şöyle dedi kısaca
'Obama yakışıklı ve güneşte yanmış bronzlaşmış biri'.
İtalyan halkı ve bir takım cevreler Berlisconi'ye bu sözünden dolayı tepki gösterip, özür
dilemelerini istediler.
Aslında Berlosconi tepki çeken sözlerini bilinçli bir mesaj olarak söylemişti.
Neden mi ?
Başta belirttiğimiz gibi farmasonların inancında büyük Şeytanın siyah oldugunu kısaca
belirtmiştik.
Giza teşkilatından da bahsetmiştik.
Giza teşkilatının Kabalaya bağlı çalışmalarından biride
şu idi: Beyazlar siyahlaştırılmalı....
Ve bu siyahlaştrılma tam siyah değilde, beyaz ile siyah arası olmalı.
Yani Kabaca gri.
Yani bronz
Bu ritüel eski Mısır Kabalasında güneşin tene( İnsan teni) nüzülünun gücünü
simgelemektir.
Kainatta bilinen en güçlü ateş kaynagı olan güneşin
Ateş gücü ile insana hükmünü simgeler. Bu yüzden güneş tanrısı olarak bilinen RA
kendi devrinde seçmiş oldugu beyaz şeytani rahipleri
günlerce güneşte bırakır,derilerini karartırır, bu uygulama sonrasında ölmeyenlerini ise
Şeytani konseyine seçerdi.
Dikkat!!!!!!
Ne beyaz ne siyah
ikisinin arası bir renk
Ufuk açsın diye bir hadis:
Hz Peygamber (s.a.v) :''Güneş ile gölge arasında durmayınız ya güneş tarafında
durunuz ya da gölge tarafında durunuz .Çünkü Şeytan aralara yerleşir.''
Devam edilim.
Şu sözler size tanıdık geliyor mu?
Birçok aydın,siyasetçi vs. gibi insanlar sözkonusu ABD oldugunda şöyle söylerler.
Bir tane ABD yok!
Ne tam siyah ne tam beyaz, gri tonları da var .
Bu söylemlerin aslı felsefi manalar taşısa da, kökeni itibarı ile aslında ABD'li
kabalacıların üflemeleridir.
Devam edelim....
Belki kızacaklar ama moda altında özellikle yüksek sosyetenin olmazsa olmazlarından
biride bronzlaşmadır. Bu da Giza teşkilatının görevlerinden biri idi.
Dünyada özellikle kadınlara yönelik bu uygulama tüm dünya medyasında magazinel
üfleme olarak falan manken filan sosyete denize girip,güneşte
bronzlaştı çok güzel olmuş, Brezilya teni gibi, çikolata rengi gibi vs yakıştırmalarla
konuyu çekici hale getirmektedirler.
Bu tür özendirmelerle bir ritüel olarak moda altında bu tüm Dünyaya
üflendi.Buradaki teknik basit idi.
Tıpkı sözde güneş Tanrısı RA'nın yaptıgı gibi...
Yani insanlar ; plajlara akın edecek, güneş yağlarını sürecek,saatlece güneş altında
bekleyecek,yanıp bronzlaşacaktı.Bu artık günümüzde yapılır hale geldi.
Bu arada, Şeytaniler tıp alanındaki kabala ritüelleri geliştirildi. 1800'lü
yıllarda kurulan Giza birimi çağımızda bunu bir adım öteye götürerek ,
teknolojiden faydalanarak solaryum benzeri cihazlarlada bu işi
(ritüeli insanlara tatbik etmektedirler)
tabiki milyarlarca insanın bunların gizli planlarından ne haberi olsun?
Onların derdi güzel görünmek ve bronzlaşmak.
Aslında bu güneş meselesinden sözetmişken bir sırrı daha Allahın izni ile ifşa edeyim.
İslam inancında güneş tepedeyken namaz kılınmamasının bir sırrıda sözde
RA'nın Güneş ritüelinden kaynaklanmaktadır.
Dünyadaki birçok sözcük ve terimler ve bunlara bağlı olan fiiler Şeytaniler tarafından
Dünyaya üflenmektedir.
Dikkat !!!!!!
Bir takım aydınlarda daha önce hiç duymadıgımız terim ve sözcükleri zikretmeye
başlamışsalar ve bu sözcükler bir virüs gibi
herkesin ağzına yayılıyorsa kökenini araştırın.
Şimdi gelelim Barrak Obama'ya:
Sanıldıgı gibi bir takım sözüm ona ahmakların dediği gibi ABD devrimi filan değildir.
Sözüm ona ey ahmaklar siyah bir başkanı yeni mi zannediyorsunuz ?ABD'de Bush'un
birinci yardımcısı Başkan yardımcısı Başkanın tüm yetkilerini taşıyan
Condoleezza Rice ((((dönme aslında kadın degil hem erkekligi hem dişiliği simgeleyen)22 islam ülkesinin kodunu veren budur kod sudur F=22))))
ne renkti? Peki ya Eski Genelkurmay ve Savunma Bakanı Colin Powell ne renkti?
Diğerlerine gerek bile yok...
Bu ABD'nin, Şeytanilerin Eski mısır Kabalasındaki Kabalatik bronz büyüsünden
başka bir şey değildir. Maksat tüm dünya insanlarının zihninde ABD'nin ve
Şeytanilerin aleniyetleşmiş Şeytaniliklerini unutturmak, örtmek için yapılmış bir ilizyon
büyüsüdür. Eski Mısır Kabalatik büyüde simya kodu ile kodlanmış bir büyüdür ki
demirin ya da metallerin Simya sırları ile halden hale geçisini simgeler. Yani şöyle
düşünün,bir paslı demiri bir simya formatı ile bronzlaştırıyorsunuz. O demiri görenler
artık demirin pasını değilde, bronz halini görüyor. Bu da onların zihninde ayrı bir
etki yapıyor.
Aslında demir yine aynı demir. Paslı bir demir. Bu büyü öylesine tutmuş ki, tüm
Dünyadaki insanlık ve hemen hemen İslam aleminin tümü, Barrak Obama ile herşeyi
toz pempe görmeye başladılar. Obama bize şunu iyi yapacak Obama bize bunu iyi
yapacak vs. Ne kadar etkin bir büyü oldugu tesirinden belli.
Tüm insanlık, Irak'taki 1.5 milyon insanın katilini,yapılan
tecavüzleri ve Afganistan ,Pakistan ve Filistin'de yapılan zulumleri unutmuş
görünüyor.İslam alamine yapılan bu zulumler ne çabuk unutuldu?
Ne tesirli bir büyü imiş!!!!
Siz düşünün....
KÜÇÜK BiR HATIRLATMA BAKIN KÜRTLERiN iHANETi DiYE GÖSTERMEK iSTiYORUM...
Ama unutulmamalıdır ki Dünyada bu büyülerden etkilenmeyenlerde var.
Bir not: Araştırın Agustos 2008'den bu yana Türk medyasını takip edin. Ama
tümünü.Filistin ile ilgili tek bir haber var mı ?
Sözde ateşkes yapıldıgından beri.
Ne çabuk gündemden düşmüş değil mi?
Taki Barrak Obama'nın seçimi kazanıp seçim zafer konuşmasını yaptıgı iki buçuk
dakika sonrası İsrail'in Gazze şeridini bombalayıp ona yakın insanın bu
bombardımanda ölmesine kadar.
Bu da size bir tüyo olsun;
Obama, Giza teşkilatınca (Şeytanilik içersinde Giza Piramidi ile kodlanmış
etkin bir birimdir) çıkarılmış. ABD'nin ve İsrail'in planlarını tıkır tıkır
işletecek yeni bir karekterdir.
Sözüm ona, Barrak Obama'dan mehdi diye söz edenler veya ne de olsa babası
müslümandır diye ümit bağlayanlar şunu unutmasınlar.
İslam alemini nice babası müslüman olanlar perişan etmiştir.
Ve yine yarın öbürgün Barrak Obama'nın gerçek yüzünü görüp,
Peygamber Efendimizin (s.a.v) habeşli zenci köleden bahseden KABE'yi yıkma hadisini hatırlayıp ona yormasınlar.
Bir not anlatılanların melez ırklar ile bağdaştırılmamalıdır. Ayrıca Eski Mısır kabalasında onların anti düşmanı beyazdır.
Bu yüzden Hz İsa'ya beyaz şeytan derler.Bir kısım katolik tarikatlarıda ABD'de Hz İsa'nın siyah oldugunu savunmuşlardır. ABD'de siyah beyaz çekişmesi dinsel
alanda da her alanda oldugu gibi mevcuttur.
Genel Sekreterliğe, babası Yahudi terör
örgütü İrgun'da çalışmış bir Yahudi olan Rahm Emanuel'i getirdi.
Emanuel, birinci Körfez savaşında İsrail ordusunda sivil gönüllü olarak çalışmış,
İsrail'le gönül bağları diri bir Amerikalı Yahudi...
Başkan Yardımcısı ise Senato Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı, dış politika ve ulusal
güvenlikte deneyimli Joseph Biden Biden, Türkiye'de 'Ermeni soykırımı' tasarılarına
verdiği destek ve Irak'ın üçe bölünmesi önerisiyle tanındıgını hatırlatmakta fayda var.
Yine devlet politkası dışına çıkan ABD başkanı Kennedy'nin sonunu hatırlatmakta
fayda var .Kısacası ABD'nin değiştiği filan yok, ama unutmayın Allah'ın da bir planı var.
Yahudiler 13'cü kabilesini arıyorlar.
AYIK OLUN !!!!!!!
Necip Türk milletini yanına çekmek için diyecekler
ki 13. kayıp kabileyi bulduk Kim bunlar. Onlar Türk mileti imiş meğerse.Sakın
inanmayın demiştim. Hazır kıta programının arşivinden bakabilirsiniz.
İki sene sonra bütün medya'da şu haber yankılandı. Yahudilerin 13'üncü kayıp
boyunun başkenti bulundu. 1000 senelik bulgulara ulaşıldı.
Bu kayıp kabile Türklermiş dendi.
TESEKKÜRLER
ALLAH RAZI OLSUN
OKTAN KELES
http://www.hurriyet.com.tr/dunya/9951698.asp
bulundu. Artık bu da fizik istihbahrata döndü.
Geçen ay İsrail tüm dünyaya şunu açıkladı. 12 bin yıllık şaman mezarı bulundu.
bağlı olarak inşallah deşifre edilecektir.
13.BOY OLARAK HAZAR OGLULLARINI COK ISLEMISLERDIR.AMA NORMALDE KABUL ETMEMISLERDIR
KONU ARSIVINDEN 12 YAHUDI TARKATI AiLE KONUSUNDAN DAHA AYRINTILARINI INCELEYEBILIRSINIZ.
YAHUDILER TÜRKLER BIZIM AKRABAMIZMIS DIYEREK BIZLE KARISIP BU SEKILDE SOKULMAK ISTEYECEKLER.
BIZDE YEMICEZ TABI...AYIK OL TÜRKIYE OYUN ICINDE OYUN HAINLIK ICINDE HAINLIKLER VAR...
AKP,DTP,MHP HEPSI HAIN CHP'YE LAF YOK AMA ICI HAiN iSTiSNALARI HARiC.
OBAMA ISLAMA KARSI SAVASACACAK TÜRKLERIN TARIHI YAKINDA CIKAR PIYASAYA SAMANIZM E SOKMAYA CALISACAKLAR IYICE DINDEN IMANDAN CIKACAZ
ZATEN BUNU TÜRKIYEDE YAPMAK COK KOLAY CÜNKI AVRUPA ÖZENTiSi GECLiK BiZi BU NOKTAYA KADAR GETIRECEK.
TEK UMUT ANADOLU GENCLIGI SANIRIM.(*_*)
TIKLAYIN ÖNEMLi
KIYAFETLERE YAPILAN
BÜYÜLER
TSHIRTLERDE VE MARKALARDA INSANLARA BÜYÜ YAPILIYOR KONU ICIN
TIKLAYIN
irfan ÖZGÜZEL
...