AHiR ZAMAN YOLCULARI
Ahir ZamaN Yolcusu KalmasıN

DeriN GündeM___Dogruları Söylemekten Kormayın

____________________RESME TIKLAYIN YEM VERiN BiZE____________________

SARKOZYNiN SIRTINDAKi COCUK KiM METAFiZiK COCUKLAR YETiSTiRiYORLAR

04:19

iRANIN SON GELiSTiRDiGi FÜZE


MEHDi a.s'mın gelişinde hiçbir uçak silah füze çalışmayacak


RESULALLAH s.a.a.v VE HZ ALi k.v'nin zamanı geliyor kılıçlar kuşanacak

eee tabi bir fark daha gelişkin olacak

YABANCILARA BiLGi VERMEMEK iCiN COK ACMIYORUM BU KONUYU.



Amerika obamayla attack yapacagını sanıyor

ama ahiir zaman alametlerini biliyorlar

ve enerj cagı gelmeden türkiyeyle strateji anlaşmamız var

hikayeleriyle burayı ele geçirme planları var.

Yecüc mecüc iran'dan cıkacak buda aşikar hadislere göre

durum bu olunca ahmedi nejat mı saglıycak dersiniz bunu.



SARKOZY'NİN OMZUNDAKİ ÇOCUK KİM ?

Daha
önce " Avrupa'nın Yeni Firavunu Sarkozy" yazımda Sarkozy'nin III.Ramses ünvanı
aldığını ve Pensilvanya'da, bir göl kenarındaki malikanede kimler ile görüşüp
hangi ayinleri yaptığını yazmıştık. Bu yazılara fantazi gözüyle bakanlar aylar
sonra Sarkozy'nin Pensilvanya'da, bir göl kenarında Yahudi işadamının
malikanesinde tatil amaçlı gittiğini duyunca başta Fransız gizli teşkilatı ve
Fransa hükümeti olmak üzere tüm dünya çok şaşırmıştı. Oysa biz bunları aylar
önce katılmış olduğum TV programıda dahil olmak üzere deşifre etmiştik. Daha
sonra ulusal basında bu yazılar yankı buldu. Ramses ile Sarkozy arasında ilişki
kuramayanlar geçen hafta bir baktılar ki III.Ramses Sarkozy, Ramses'in mezarını
Mısır'da ziyaret ediyor.

Yetmiyor bir başka şey daha meydana

çıkıyor. Dünya medyasında II Ramses'in mezarını Sarkozy ve Fransız devletinin
yaptırdığı ortaya çıkıyor. Mısır'daki Krallar Vadisinde gizli bir ayin
yapılıyor. Bu ayine İsrailli yahudi şeytanilerde katılıyor. Görüntülemek
isteyen gazetecilere kameralar önünde hakaret ederek korumaları tarafından
uzaklaştırılıyor. III.Ramses meselesine fantazi diye bakanlar şöyle diyorlar:
Vay be !!

Hazır gündemdeyken bir fantazi daha

söyleyeyim tamamlansın. Sarkozy' nin sırtındaki çocuk şeytaniler tarafından
seçilen çocuklardan birisidir. Yeni Dünya Düzeni krallığı için yetiştirilen
çocuklardan biri. Çocuğun bir eli neden sarılı? Yahudiler ve haçlılar için
önemli olan tarihi Petra Tapınağı'nın çıkışında bu çocuğu omuzuna alarak acaba
ne mesajı veriyor? Fantazi severlere bir bulmaca.

Çocuğun eli neden sarılı sorusuna

gelince, acaba "melâmi savaşları" kitabında yazdığım gibi bu çocukların
ellerinin ve derilerinin altına yüzlerce volta dayanıklı özel ameliyat ve
operasyonlarla nesneler mi yerleştirdiler? Bu da sadece fantazi. Bu konuları
"melâmi savaşları"ında ve bazı röportajlarda birkaç kez anlattığım için çokca
vaktinizi almak istemiyorum. Sarkozy göreve yeni başladı. (Malum göreve) Bu
arada Vatikan'da çatırdadı. Bende yeni fantaziler yazmak için III. Ramses
Sarkozy'yi izlemeye devam edeceğim. Film bitene kadar hep beraberiz merak
etmeyin.

Sevgilerimle Oktan Keleş/netpano.com

oktankeles@gmail.com

Netpano yazarı Oktan Keleş'in Sarkozy ve Firavun Ramses hakkında bilinmeyen

yazısı okumak için tıklayın

Netpano ek: Yeni dünya düzeni için yetiştirilen bu özel çocuklar için daha

fazla bilgi için (Melâmi Savaşları- Bir Meczubun Rüyası Devam Ediyor kitabını
179-180-220-221-222-316 sayfalarında daha detaylı bilgi bulabilirsiniz)


Read On 0 yorum

BELEDİYELER SATLIYOR (video)ASKER iRTiCA BELGESi AHMAKCADIR

03:47

Belediye Baskanliklari Satiliyor

Yalcin Kucuk


    Lights off


    Bu belge problemini tek başına ele almak yanıltıcı olabilir. Ergenekon adı verilen dava, iddia tarafı açısından birçok meselenin sonucudur. Bu dava orduya karşı çökertme havası barındırıyor. Bunu son zamanlarda çok açık olarak ifade ettiler. Genelkurmay Başkanı İlker Paşa'nın Harp Akademileri'ndeki konuşması çok açıktı. Bir tarikattan bahsetti. Bir şekilde de İstanbul Emniyeti’nden bahsetti. Genelkurmayda daha sonra yapılan açıklamalarda bu durum daha net ortaya çıktı. İkisini birleştirdiğimiz zaman Türk Silahlı Kuvvetleri, Ergenekon adı verilen, Savcı Zekeriya Öz’ün yönettiği davayı polisle birlikte Türk silahlı Kuvvetlerine karşı yapılan bir savaş olarak algıladı.

    Bununla birlikte hem Tuncay Güney’in ifadelerinin çökmesi, hem Atasagun’un MİT Müsteşarlığı zamanında hazırlanmış olan ve bu dosyanın temelini oluşturan raporların güvenilir olmadığının ortaya çıkması, aynı şekilde Genelkurmay eski Başkanı Yaşar Paşa'nın da açıklamaları bunu çökertti. Bu bir hukuk davası değil, hukuk davasının ötesinde medyanın, Star Televizyonu’nun, Samanyolu Televizyonu’nun, ATV’nin, diğer televizyonların ve onların yazarlarının yönettikleri, -çok garip olabilir- Milliyet Gazetesi’nin de içinde olduğu bir davadır. Milliyet Gazetesi çok açık olarak bizi inandırmaya kalktı. Dedi ki: “İlhan Selçuk evvela Danıştayı bombaladı, sonra kendini bombaladı.” Anlaşılmaz bir şekilde bombaların numaralarına baktılar, bunu tefrika ettiler. Sedat Ergin bunu yapıyor. Nitekim iki gün önce de başyazı yazdı. “Bu belge Genelkurmay ile AKP’nin arasını bozuyor” diyerek kraldan fazla kralcı oldu. Demek ki davanın bir de bu tarafı var. Bütünüyle çöküyor.

    Şamil Tayyar çok açık olarak “Bu davadan sıyrılırlarsa” diyor. Zaten dava Şener Paşa ve diğer paşalarla beraber doğrudan doğruya orduya inmek istiyordu. Genelkurmay Eski Başkanı Yaşar Paşa da çok yakın bir zamanda “Ben inceledim orduda böyle bir darbe yoktur” dedi. Zamanın Genelkurmay Başkanı “ben inceledim o zamanlarda herhangi bir işaret yok” dediyse dava çökmüştür. Şimdi yeni noktalar araştırılıyor.

    Bir devlet idaresinde düşünemeyeceğimiz bir nokta var; Genelkurmay bir devlet idaresidir, devletin bir parçasıdır. Buradan bir belge çıktığı söyleniyor ve Genelkurmay “biz araştırıyoruz” diyor. Tayyip Erdoğan bunu kabul etmiyor ve bir miting meydanından dava açacağız diyor. Bu hem ölçüleri çok fazla aşmak demektir, hem de çok büyük bilgisizlik demektir. Tayyip Erdoğan’ın bu konuda dava açma yetkisi yok. Öyle bir mekanizma yok. Tayyip Erdoğan -böyle bir şey varsa- gider birilerine tazminat davası açar. Daha sonra Cemil Çiçek bu açıklamayı düzeltti. “savcılara başvuracağız” dedi. Bu ikisi birbirinden farklı. Daha vahim olanı, devletin bir parçasının başka bir parçasına karşı kıyam halinde olmasıdır. Burada bir savcının tahkikatı var. Biz bunu da kabul etmeyiz. Yasak kararını kabul etmiyoruz ama Türkiye’de mahkemeler çok yerde yayın yasağı kararı verirler. Bunu da kabul etmeyiz.

    Bu çok açık bir şekilde AKP iktidarının Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı kıyam teşebbüsüdür. Aynen Fethullah Gülen’in sonradan geri almak mecburiyetinde kaldığı konuşmasında GATA’da yatanlara “gatakulli” demesi gibi. Şöyle bir durum ortaya çıkıyor; Türkiye’de AKP iktidarında askeri olan her şeye bir isyan görüyorsunuz. Tabi kimse artık Fethullah Gülen’le AKP’yi birbirinden ayırmıyor.

    Bugün eğer bir tutuklu askeri hastanede yatıyorsa başvekâlette bunu gayrimeşru sayan bir ekip var. Eğer bir belge varsa, bunu devletin savcısı, yargısı inceliyorsa bunu da kabul etmeyen bir heyet başvekâlettedir. Bu, devleti bitirmektir. Böyle bir devlet olamaz.

    Tayyip Bey iki hitabetiyle bu devletin temellerine mayın döşemiştir;

    “Türk Devleti birtakım insanlara faşizm uyguladı” demiştir.

    Bir devlette başvekâlette olan bir kimse bunu söylediği zaman, devletin kuruluşunun ahlaki temellerine taarruz etmiş olur. Çünkü faşizm ahlak dışıdır.

    Bilmemiz gereken noktalardan bir tanesi şudur; Rumların mübadelesi bir anlaşmayla olmuştur. Sadece biz değil, Yunaniler de içerdekilerini vermiştir. “onları bize verin, bizdekilerini alın” demişlerdir. Daha da önemlisi, bu bilgisizlik devletin ahlaki temellerini ortadan kaldırıyor.



    Tayyip Erdoğan seçimlere giderken Adnan Menderesle beraber resimlerini bastırıyor, bu adadaki asıl büyük, zorla yapılan mübadele 6-7 Eylül 1955’tir. Menderes yapmıştır. Böyle yapmışsa bile bunu tarihçiler, politikacılar söyler. Ama başvekâlette olan bir adam söylerse devletin kuruluşundaki ahlakilik ilkesi ortadan kalkar. Aynı şekilde “gizli anlaşmalar var, söyleyemiyorum” demek de devletin meşruiyetine taarruzdur. Ayrıca burada Tayyip Bey’e söyleyeceklerim var;

    Siz mi çıkarttınız gizli anlaşmaları?

    Onları ben yazdım, Yalçın Küçük!

    Bir tanesi 1958’dedir. İsrail başbakanı uçak kazası diye gizlice tebdili kıyafet Türkiye’ye gelmiştir. Bu ilk gizli anlaşmadır ve bunu ilk ortaya çıkaran benim. Benim kitaplarımda var, başka hiçbir yerde yok.

    İkincisi; 1996’da, o zamanlar sürekli televizyon programlarım vardı. Necmettin Erbakan’ın başbakan, Tansu Çiller’in de yardımcısı olduğu zamanlardı. Çocuktu o zamanlar. İl başkanıydı. Bunu imzalayan, hükümetin dayandığı partinin il başkanıdır. Neden açıklamıyorsunuz?

    Bunlar uzun konular, ben bunları televizyonda da anlattım.

    Necmettin Erbakan adına Şevket Kazan çıktı. “şu anda resmidir, daha da yapacağız” dedi. Başvekâlette olan bir adam ister orada kapıcı olsun, ister başbakan olsun. “Gizli anlaşmalar var, bunlar gizli olmazsa söylerdim” derse o devletin hukukiliğini ortadan kaldırır. Mecbur musunuz gizli anlaşmalar yapmaya? Yalçın küçük hepsini söylüyor.

    O gizli anlaşmalarda da bazı sorunlar olduğunu görüyoruz. O anlaşmalara göre belli periyotlarda Türkiye’deki başbakanla İsrail’deki başbakan görüşürler. Tayyip Erdoğan Bush’la konuşmaya giderken Londra’ya da uğrar, karşılaşırlar, konuşurlar. Mecburlar.

    Şu anda Netanyahu başbakan oldu, öyle bir görüşme olmadı. Bunu da biz Odatv.com’da da söyledik. Davos’tan sonra Tayyip Erdoğan İsrail açısından “Persona non grata’dır. Bütün rahatsızlıkları budur. İsrail’in ve dünya Yahudilerinin kontrol ettiği bütün yayınlar inanılmaz bir şekilde Tayyip Erdoğan’ı eleştiriyorlar. Tayyip Erdoğan bu durumdan çok rahatsız. Bu rahatsızlıktan kurtulmak için iktidardan düştüğünü görüyor. Düşme hastalığına yakalandı. Bugün Tayyip Erdoğan’ın hastalığı siyasi olarak da “düşme hastalığı” olduğu için Türk ordusuna karşı çok açık bir savaş yaparak ayakta kalmaya çalışıyor. Zaten hatırlayacağınız gibi bu Ergenekon denilen dosyanın basındaki amigoları devamında bunu söylüyorlardı. Doğrudan doğruya muvazzaf subay, muvazzaf general, emekli olmayan general tutuklamak istiyorlardı. Buradan bir başarı elde etmek istiyorlardı. Bu bir kıyamdır. Devletin bir kısmının bir kısmına karşı kıyam halidir. İlker Paşa yumuşak bir şekilde söyledi;

    “Soruşturmaların gizliliği vardır” dedi.

    Tuncay Güney’in ifadesinin güvenilir olmadığı, işkencede alındığı ortaya çıktı. Şengal Atasagun “o deli saçmasıdır ama ben işleme koydum” dedi. Demek ki bu Ergenekon dosyası içinde güvenilirliği, ciddiyeti olmayan, ısmarlama birtakım belgeler hazırlanmıştır.

    Bu belge de öyle mi bilmiyorum. Araştırılacak.

    Buradaki yanlışlık bir devlet kurumunun tahkikatına başvekâletteki Tayyip Erdoğan’ın savaş açmasıdır. Şener Paşa’nın eşi için ne demişlerdi? O hâkim iyiymiş, o bizi severmiş… Ben Türkiye’de en fazla sanık olan insanım, bütün hapishanelerde yattım. Her sanık böyle düşünür. Ulucanlar’da yatıyordum, koğuşta, “DGM’nin bir numaralı başkanı Turgut Okyar iyi yargıç, Orhan Karadeniz kötü yargıçtır” derdik. Bu normaldir. Bunu herkes söyler. Şimdi Tayyip Erdoğan ve arkadaşları bu duruma düştü. İyi hastane var, Gatakulli hastane var. Sen gerçekten başbakan olduğunu düşünüyorsan, Milli Savunma Bakanı’nı çağırırsın, diğerini çağırırsın “bu nedir?” dersin.

    Genelkurmay Başkanı da “Bunu tahkik ettiriyoruz” der.

    İmam Hatip lisesinden mezun olup ondan sonra hiçbir şey olmamış insanlara başbakanlık verilirse-Hilmi Özkök vermiştir- devlet bu hale gelir.

    Şimdi Sedat Ergin başyazı yazıyor. O’na soruyorum;

    Siz hangi Türkiye’nin gazetecisisiniz? Siz Turgut Özal’ın ne dediğini bilmiyor musunuz? O zaman gazeteci arkadaşımız Yavuz Gökmen’e söyledi. “orduya karşı 100 bin kişilik bir polis ordusu kuruyorum” dedi. Belleğinize ne oldu? Şimdi 200 bin kişilik oldu. İlker Paşa son konuşmalarında söylemedi mi? Newsweek bunu yazmadı mı? Ben bunları söylemedim mi? “Ben İstanbul Emniyeti tarafından tutuklandım. Beni sorgulayan savcı, hukukçu görmedim. Beni Nazlı Ilıcak tutukladı, beni Şamil Tayyar tutukladı” demedim mi?

    Benim demem önemli değildir. Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan ayrılan Vural Savaş bunu kitap haline getirmedi mi? Muhalefet lideri Deniz Baykal lütfedip benim adıma da atıf yaparak bunun böyle olduğunu söylemedi mi? Sedat Ergin! nesiniz? Milliyet Gazetesi! nesiniz? Fikret Bila! nesiniz? Siz nesiniz? Bunları görmüyor musunuz?

    Bu çok açık bir kıyamdır. Nereye kadar gider, bunu söylemek mümkün değildir.



    Biz bu belgenin doğru olup olmadığını bilemeyiz ama kim olursa olsun kim bu belgeyi yazmışsa bu bir ilkelliktir. Bunu hiçbir zaman bir albaya yakıştıramazsınız. Bu kadar ***ça, bu kadar aptalca bir belge olmaz. İkinci iddianamenin bütün klasörleri gösteriyor ki Türk ordusunda, Hilmi Özkök ve yanında olan birkaç kişi dışında herkes AKP’yi, laik cumhuriyeti ortadan kaldırmaya yönelik bir hareket içinde.

    Ben yerlerinde olsam bu belgeyi yayınlamazdım. Ki belgenin çıktığı söylenen üsteğmen de “hayır” diyor. Ben hala o değildir diyemem. Araştırılacaktır. Böyle ilkel bir belgeyi Türk ordusunda hiçbir albay hazırlamaz. Ama Türk ordusunun büyük bir kısmının AKP’den rahatsız olduğu, AKP’yi cumhuriyetin temellerini sarsıcı bir hareket olarak gördüğü mutlaktır. Bu belge çok ***, hiçbir şeye yetişmemiş bir gizli servisçinin yaptığı bir şeydir. Sonunda da görüyoruz ki Genelkurmay “bizde yok” diyor.

    Mesele çok vahimdir. Artık Genelkurmay Başkanının ve önceki Genelkurmay başkanının söyledikleri çok açık olarak ortaya çıkmıştır. Tayyip Erdoğan’ın, sadece tıbben değil, siyaseten düşme hastalığına yakalandığı, sinirlerinin bozulduğu görülmektedir. Başvekâlette kalmasına elverişli olmayan bir durum söz konusudur. Dünyanın hiçbir yerinde “Ah gizli olmasa ben bunları açıklarım” diyen bir insan başvekâlette kalamaz. “Bunları yaptık özür dileriz” dersiniz. Ama hiçbir kimse başvekâlette ister kapıcı, ister başbakan ister başbakanın üstü olsun “biz faşizm uyguladık” diyemez. Bu bilgisizliktir. Bu devleti çökertmedir. Bir miting meydanından “mahkemelere başvuracağız” deyip, kendisini devletin içinde saymayan, devlete karşı bir savaş başlatmış bir kimse durumuna düşürüyor.
    Read On 0 yorum

    EZOTERiK BATINi iLiMLER

    20:47

    BYÜTECLE BÜYÜTEBiLiRSiNiZ ATLAMAK iCiN ÜSTÜNE TIKLAYIN





    Read On 0 yorum

    iBRAHiM a.s zamanıında YAHUDiLiK HRiSTiYANLIK YOKTU !!!!

    14:17

    Yahudiler eldeki Tevrat’ı Hz. Musa’dan takriben 700 sene sonra yaşamış Üzeyr’in ilhamla yazdığına inanırlar. Hıristiyanlar ise İncil’i havarilerden Pavlos’un yazdığını kabul ederler. Durum böyle olunca nerede kaldı ilahi kitap ve bunun ortaya koyduğu ilahi din?


    “Fırka-i Nâciye”den olmanın bir hayli zorlaştığı günlerde yaşıyoruz. Müslümanlar olarak çok zorlu imtihanlardan geçiyoruz. Hak-bâtıl ve doğru-yanlış tefrikinin mühim mesele haline geldiği ve kafaların karıştığı ve karıştırıldığı hengâmedeyiz. Bir kısım ilâhiyatçı ise bu kafa karışıklığının baş aktörü… Allah’tan, insanımızın maziden tevârüsle sahip olduğu sağlam akidesi ve mevhibe-i ilâhiyye olan irfanı var.

    Buna rağmen son zamanlarda alabildiğine yoğunlaşan ve âdetâ taarruz diyebileceğimiz bir kampanya halini alan “ehl-i şirk”i, “ehl-i kitap” gösterme şaşırtmaca ve çabaları; üzerinde durmaya değer bir hâl almış vaziyettedir. Bu çabaların bir kısmının gâfilâne ve diğer bir kısmının ise hâinâne olması, netice itibariyle fark etmiyor. Sonuca baktığımızda bütün bu çabalar aynı noktaya yapılan atış olarak tecelli ediyor. Yani, şirk ve küfür meşrulaştırılıyor, hattâ, “ehl-i küfr ve şirk” Cennet’e aday gösteriliyorlar.

    Böylece tarih boyu şahid olduğumuz hilâl-salib mücadelesi; Hak-batıl savaşı olmayıp cehalet sonucu vukû bulmuş bir hadise haline gelmiş oluyor. İşin daha acı ve sinsi ciheti ise; günümüzdeki İslam-küfür mücadelesini, küfür lehine neticelendirme ve Müslümanları, Yahudi ve Hıristiyan kâfirlere teslimiyete; sözüm ona Kur’anî delillerle sürüklemeye çalışıyorlar.

    Hal böyle olunca da söz gelişi; Irak, Afganistan ve Çeçenistan’daki direniş de Filistinlinin cihadı da manasız hale geliyor. Avrupa Birliği’ne “Hıristiyan Birliği” nazarı ile bakıp karşı çıkmak da fantezi olmuş oluyor. Evangelist seffah (kan dökücü) Bush’un zulümlerine muhalefet de herhalde “ehl-i kitab”a isyan oluyor. ABD’nin Müslümanlar için “halife” tayin etmesi ise, meşruiyetin tam da merkezine oturmuş oluyor. Misalleri alabildiğine çoğaltmak mümkün… Bakınız bir yanlış, nasıl pek çok yanlışı beraberinde getiriyor.

    Eski oluş, hiçbir yanlışa meşruiyet kazandırmaz. Düşünmeksizin gerçekleşen iltihaklarla büyüyüp, azamet kazanan hata da; doğruluk kisvesi giydirilerek meşru hale getirilemez. Kaldı ki, geçmişte yapılan “ehl-i kitap” tespitleri o gün müşahede ettikleri Yahudi ve hristiyanlara bakılarak yapılan bir değerlendirmedir.” Bugünküleri göz önüne aldığımızda acaba durum ne merkezdedir?” sorusunun cevabı, işin özünü teşkil etmektedir.

    Günümüzde “ehl-i kitap” mefhûmu üzerinde iki ana noktada yanlış yapılmaktadır: Birincisi, ortada “Kitap” kelimesi ile kastedilen “İlâhî Kitap” olarak Kur’an-ı Kerîm’den başkası varmış gibi yazılıp konuşulmaktadır. Hâlbuki Yahudi ve Hıristiyanların ellerindeki kitapların Allah ile bizim anladığımız manada bir alakası yoktur. Zaten onların da böyle bir iddiaları mevcud değildir. Onlar eldeki Tevrat(ahd-i atik)ın da İncil(ahd-i cedid)in de ilhamla insan tarafından yazılmış olduğunu kabul etmektedirler. Hâl böyle olunca da; “ehl-i kitap” diye bilinen günümüz Yahudi ve Hıristiyanlarının ilâhî bir kitapla ve dolayısıyla Allah tarafından gönderilmiş “ilâhî din”le uzaktan ve yakından hiçbir alakaları yoktur.

    Yahudiler eldeki Tevrat’ı Hz. Musa’dan takriben 700 sene sonra yaşamış Üzeyr’in ilhamla yazdığına inanırlar. Hıristiyanlar ise İncil’i havarilerden Pavlos’un yazdığını kabul ederler. Durum böyle olunca nerede kaldı ilahi kitap ve bunun ortaya koyduğu ilahi din? Bu insanların bizzat kendileri böyle inanırken bizden bazılarının onlara meşruiyet kazandırma çabaları nasıl izah edilebilir? Burada bir cehalet söz konusu var diye düşünmek biraz fazla safdillik olmaz mı? Bunun bizim tahminimize göre olan cevabını yazının sonuna bırakarak ikinci ana yanlışa işaret edelim: Bugün Hıristiyan dünyada zaten eldeki “beşerî kitap” ve onun ortaya koymuş olduğu “beşerî din”in bağlıları yekûn tutmayacak bir cılızlıktadır. %90’ı geçen büyük çoğunluğun ne “kitap”la ve ne de “din”le alakaları vardır. Bir farkla ki, bunu açıklamazlar ve Müslümanlarla münasebetlerinde dindar bir Hıristiyan tablosu çizmeye çalışırlar.

    Mevcut durumun tespitinden sonra gelelim Kur’an-ı Kerîm’in “ehl-i kitap” hakkındaki beyanlarına... Ancak şunu hiç unutmayalım ki, Kur’an’ın “ehl-i kitap” olarak hitap ettikleri ile bizden bazılarının “ehl-i kitap” saymaya çalıştıkları arasında mukayese götürmez muazzam farklar mevcuttur. Şimdi bu Kur’anî mefhûm olan “ehl-i kitab” kavramının tazammun ettiği manayı bizzat “Son Kitab”dan tedkik edelim:

    Allah’ın Âyet’lerini inkârla küfre girmiş olurlar: “Ey ehl-i kitab! Onun gerçekliğini müşahede ettiğiniz halde, Allah’ın Âyetlerini niçin inkâr ediyorsunuz?”(Âl-i İmrân(3)/70).

    “Allah sizin yaptıklarınızı çok iyi gördüğü halde, niçin Allah’ın Âyetlerini inkâra yelteniyorsunuz?” (Âl-i İmrân(3)/98).

    İman edenleri, “Allah’ın çizdiği istikamette yürümek”ten alıkoyarlar: “Ey Rasûlüm! De ki: Ey ehli kitab! Sizler gerçeği görüp bildiğiniz halde onda eğrilik arayarak iman ehlini niçin Allah’ın yolunda yürümekten alıkoyuyorsunuz?” (Âl-i İmrân(3)/99).

    Allah’ın oğulları ve ahbâblarıı olduklarını iddia ederler: “Yahudiler ve hıristiyanlar; biz Allah’ın oğulları ve ahbablarıyız dediler…” (Mâide(5)/18).


    Haddi aşarlar, “teslis”çidirler ve Allah’a evlad isnad ederler:Ey ehl-i kitap! Dininiz konusunda haddi aşmayın ve Allah’a gerçekten başka bir şey isnad etmeyin. Meryem oğlu İsâ Allah’ın elçisi ve kelimesidir…”(Nisâ(4)/171).


    Hz. İbrahim’in Yahudi mi hıristiyan mı olduğunu tartışırlar: “Ey ehl-i kitab İbrahim hakkında niçin tartışıp duruyorsunuz? Hâlbuki Tevrat ve İncil Ondan sonra indirilmiştir.(yani Hz. İbrahim zamanında ne Yahudilik ve ne de Hıristiyanlık vardı)…” (Âl-i İmrân(3)/65).

    “İbrahim ne bir Yahudi ve ne de bir Hıristiyan’dı. Tam aksine O, tek Allah inancına sahip bir Müslüman’dı...” (Âl-i İmrân(3)/67).


    Üçlü Allah inancına sahip olanlar kâfirdirler: “Hiç şüphesiz Allah Meryem oğlu Mesih’in ta kendisidir diyenler and olsun ki, kâfir olmuşlardır” (Mâide(5)/17). Ayrıca bakınız: Mâide Sûresi 72. ve 73. Âyetler.

    “Ehl-i kitab”ın kâfirleri Kur’an nâzil olduğunda da vardı: “Kitab ehlinden kâfir olanlar da müşrikler de Rabbinizden size gelecek olan iyiliği istemezler...” (Bakara(2)/105).

    Bunlar çıkmamak üzere Cehenneme girecek olup, yaratıkların da en şerlisidirler: “Şüphe yok ki ehl-i kitab’ın kâfirleri ile müşrikler Cehennemdedirler ve orada ebediyen kalacaklardır. İşte onlar yaratılmışların en şerlisidirler.” (Beyyine(98)/6).

    Allah, Yahudi ve Hıristiyanları lanetlemektedir: “Yahudiler Üzeyr Allah’ın oğludur dediler, Hıristiyanlar da Mesih Allah’ın oğludur dediler... Allah onları yok etsin...” (Tevbe(9)/30).


    Ehl-i kitap”, Kur’an’a ve Muhammed aleyhisselam’a bizler gibi iman etmekle mükellef kılınmışlardır: “Onlar da sizin kendisine iman ettiğinize sizin gibi iman ederlerse, hidayete nâil olmuş olurlar, eğer yüz çevirirlerse düşmanlık içerisinde kalırlar…” (Bakara(2)/137).

    Ehl-i kitap’la dinimizi müzakere konusu yapmak manasına gelen diyalog yerine onları “tevhîd”e davet vardır: “Onlara de ki; ey ehl-i kitap! Gelin aramızda ittifak edeceğimiz bir prensipte anlaşalım: Allah’tan başkasına kulluk ve ibadet yapmayalım, O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım ve Allah’ı bırakıp da birbirimizi rabler ittihaz etmeyelim...”

    (Âl-i İmrân(3)/64).

    Görüldüğü gibi Kur’an-ı Mübîn konuyu çok net bir şekilde aydınlatmış ve tereddüde mahal kalmayacak şekilde açıklamıştır. Bütün bunlara rağmen, günümüz Yahudi ve Hıristiyanlarını “ehl-i kitap” saymak bilmemezlik olmayıp, art niyetliliktir. “Light Islam” (ılımlı İslam) projesine katkı sağlamaktır. Dünyanın her yerinde Müslüman kanı dökmekten zevk alan Yahudi ve Hıristiyan vahşetine çanak tutmaktır. Daha net söylemek gerekirse: “Ey Müslümanlar! Biz Yahudi değiliz, Hıristiyan da değiliz, Müslümanız diyerek yıllardır verdiğiniz mücadeleden vazgeçin ve batı dünyasının potasında eriyerek, düşmanlarınızın “asimilasyon” projesine boyun eğip, onları memnun edin. Allah’ı memnun etmek sizin haddinize mi düşmüş?” demektir ki, bu cinayettir ve soykırımdır.

    Günümüzde “ehl-i kitap” var mı yok mu? konusunda, iyi niyetli “safdil”lere de çok kısa bir hatırlatmamız olacak: Allah’ın Kur’an’da inzal buyurduğunu beyan ettiği “Tevrat” ve “İncil”den kimin elinde varsa bize haber versin ve mevcudu olmayan bu gerçek Tevrat ve İncil’le kimler amel ediyorlarsa onları da Allah rızası için bize bildirsin. Bunları yapamayacaklar ise; günümüzde Yahudi ve Hıristiyan olduklarını iddia edenlere; “İlâhî Din” mensubu gözü ile bakmak, mevcut Tevrat ve İncil’i de “İlâhî Kitap” olarak kabul etmek safdilliğinden vazgeçsinler ve bu konuda çaba gösterenleri de anlamakta acele etsinler. “Atı alan Üsküdar’ı geçtikten sonra” uyanmanın hiçbir fayda sağlamayacağını fehm etmek için âlim ve dâhî olmaya ihtiyaç yoktur.

    “Vallahu yehdî men yeşâu ilâ sırâtin mustekîm”


    Read On 0 yorum

    12 EYLÜL SALDIRISININ ARKA PLANI FULL ViDEO

    23:04
    filistinli müslüman gazzeli arap hristiyan cocuklar SEVGiYLE ÖLÜN

    NOT iSRAiLLi COCUKLAR

    FÜZELERE BUNU YAZIYORLAR KEYiFLE BU YASTA BUNU EMPOZE ETTiRMiS BiRiLERi






    Filistindeki gazzedeki kardeslerimiz.











    Bir babanin cocugunun cansiz bedenini tasimasi
    nasil bir duygudur?? 2009 (Gazze)


    Read On 0 yorum

    OBAMA VE YAHUDiLER AYIK OL TÜRKIYE

    01:02


    En alt yazı önemli not;Basımıza gelse gelse avrupa özentisi gençlikten gelecek kimse hiçbirşeyin farkında degil büyülere markaların üstündeki amblemlerdeki sekillerin aslında tılsım olduklarına dikkat edin !!!

    YILIN HABERi

    OKTAN KELES ARACILIGIYLA


    HZ HIZIR'DAN


    DiKKATLE iZLEYiN

    BÜYÜTMEK ICIN RESME TIKLAYIN

    ABD seçimlerinden sonra Barrak Obama'nın başa gelmesi ile tüm Dünya'da ve

    özellikle İslam aleminde büyük bir ümit hasıl oldu.

    Obama şöyle yapacak

    Obama böyle yapacak...

    Klasik anlatımlara vakit almasın diye girmeyeceğim.

    SEYTANi VASIFLARINI OKUYUN SONUNA KADAR VE

    iYi ANLAYIN
    !!!

    ABD'nin derin politikasının tıkır tıkır işleyeceğinden kimsenin şüphesi olmasın.

    İşi farklı bir boyutu ile ele alacagım:

    Size bir soru,

    Kuzey - Güney savaşı niçin yapılmıştı ?

    Köleliğin kaldırılması içindi.

    Tüm Dünya enazından bu hadiseyi böyle biliyordu. Özgür ırk ayrımı yapılmayan bir

    ABD gibilerinden.

    Oysa ki asıl gerçek şu idi:

    Amerikan far-mason-lar teşkilatı 1800'lerin başında Kabaladaki (büyü kitabları yani) şu gerçeği diretiyorlardı.

    Tabiki gizlice.

    Bilinen Şeytan siyahtı..

    Bu yüzdendir ki hatırlayınız Şeytani ritüeller siyah elbiselerle ve kara gecelerde yapılır.

    Yine karanlık ortamlar onların mekanlarıdır.Bu yüzden birçok Şeytani şahsiyete;

    siyahlar prensi, karanlıklar prensi gibi adlar takılmıştır.Yarasalar. Siyah Şeytani tüm

    objeler aslında siyahın onlarca Şeytani bir renk oldugunu simgeler.

    Örnekler çogaltılabilinir.

    Peki farmasonların direttikleri Şeytanın siyahlığı neydi.?

    Kuzey -Güney savaşındaki tarihi bilinen karekterleri ve hadiselere zaman kaybı olmasın diye geçmiyorum.

    Fakat şimdi soruyu tekrar soruyorum:

    ABD'nin Kuzey- Güney savaşı gerçekten köleliğe son vermek için mi yapıldı?

    El cevap: İşin temelinde şu yatıyordu.

    Şeytan siyahtı (Farmasonlarca) Afrikadan getirilen zenci köleler aslında Şeytanın

    çocukları idi.

    Dolayısıyla bunlar efendilerini temsil ediyorlardı.

    Köle olamazlardı.

    Öyle ise bunlar kölelikten kurtarılacak. ve efendilerinin hizmetine sevk edileceklerdi.

    ABD'deki zencilerin uyuşturucu cinayet,illagel vs tüm kötü fiillerini gerçekleştirmesi için

    bunları planlayan farmasonlar içersinde Giza adlı bir teşkilat vardır.

    Yani sucsuz masum zenciler ABD'de sözde kölelikten kurtarıldıktan sonra üçüncü sınıf

    varlıklar olarak Amerikan sistemi yapısı içersinde örgütlü ve sistemli olarak tüm bu

    fiillerin içersine itildiler. Maksat tabiki yukarıda zikrettiğimiz siyah Şeytanın çocuklarını

    Şeytani olan herşeye alet ettirmek ve böylelikle Kabaladaki bu medotu onlara

    uyarlamaktı.

    Yıllarcada böyle oldu ve hala böyle olmaktadır.

    ABD'deki zenci imajı siyah Şeytanlardır.

    Bu kelime aslında bir ırkçı söylem değil ehilleri tarafından bilinçli takılmış bir söylemdi.

    Fakat o demin bahsettiğimiz sistem içersindeki,

    Kuzey- Güney savaşında sözde kölelikten kurtarılan zenciler Şeytana köleliğe

    itilmişlerdir.

    Bir not. Buradaki konu zenci oldugu için şöyle itirazlar etmeyin

    Beyazlar da Şeytana kölelik yapmaz mı ?

    Şeytana köleliğin beyazı siyahı yoktur.

    Bir hadis (s.a.v) 'Irkçılık yapan bizden değildir'

    Buna dair başka hadis (s.a.v) 'Beyazın siyaha siyahın beyaza bir üstünlüğü

    yoktur. Üstünlük amel ve takvadadır'.

    Burada anlatmak istediğimiz konu bağlantısı ile meseleyi siyah realitesine bağlıyoruz .

    Siyah Şeytanlar kelimesi özelikle ABD'de planlı programlı yayıldıktan sonra sistemin

    onları düşürdüğü konumdan dolayıda bir takım kesimde

    Irkçı söylem olarak 'Satan negro' olarak kullanılıyor.

    Bir hatırlatma en büyük Irkçı Şeytandır.

    ve yahudiler seytana tapıyorlar masonlarla alakalı videolarımı izleyin konu arsivinde masonların seytana tapma videolarını sonuna kadar izleyin

    keçiyi kesip bir dairenin çine koyup kanını içip seytanı cagırıp TRANSA GECIYORLAR. SEYTANA SADAKATLARINI GÖSTERMEK ICIN SEYTANIN PISLIGINI YIYORLAR.

    BUNLAR PARANOYAKLIK DEGIL DÜSÜNÜN VE ARASTIRIN
    ETRAFINIZIDA UYARIN AYIKTIRIN

    Peki zenciler tarafından kullanılan kelime neydi.

    Beyaz Şeytanlar

    Tüm bunlar özü itibarı ile farmasonların bilinçli seçmiş oldukları kendi Kabala

    ritüellerinde inandıkları kelimelerdir.

    Yani gelişi güzel söylenmiş ırkçı söylemler değildir.

    Şimdi gelelim bronzlaşmaya; hatırlayacagınız üzere, Obama seçimi kazandıktan sonra

    İtalya Başbakanı Berlisconi bir cümle sarf etti.

    Şöyle dedi kısaca

    'Obama yakışıklı ve güneşte yanmış bronzlaşmış biri'.

    İtalyan halkı ve bir takım cevreler Berlisconi'ye bu sözünden dolayı tepki gösterip, özür

    dilemelerini istediler.

    Aslında Berlosconi tepki çeken sözlerini bilinçli bir mesaj olarak söylemişti.

    Neden mi ?

    Başta belirttiğimiz gibi farmasonların inancında büyük Şeytanın siyah oldugunu kısaca

    belirtmiştik.

    Giza teşkilatından da bahsetmiştik.

    Giza teşkilatının Kabalaya bağlı çalışmalarından biride

    şu idi: Beyazlar siyahlaştırılmalı....

    Ve bu siyahlaştrılma tam siyah değilde, beyaz ile siyah arası olmalı.

    Yani Kabaca gri.

    Yani bronz

    Bu ritüel eski Mısır Kabalasında güneşin tene( İnsan teni) nüzülünun gücünü

    simgelemektir.

    Kainatta bilinen en güçlü ateş kaynagı olan güneşin

    Ateş gücü ile insana hükmünü simgeler. Bu yüzden güneş tanrısı olarak bilinen RA

    kendi devrinde seçmiş oldugu beyaz şeytani rahipleri

    günlerce güneşte bırakır,derilerini karartırır, bu uygulama sonrasında ölmeyenlerini ise

    Şeytani konseyine seçerdi.

    Dikkat!!!!!!

    Ne beyaz ne siyah

    ikisinin arası bir renk

    Ufuk açsın diye bir hadis:

    Hz Peygamber (s.a.v) :''Güneş ile gölge arasında durmayınız ya güneş tarafında

    durunuz ya da gölge tarafında durunuz .Çünkü Şeytan aralara yerleşir.''

    Devam edilim.

    Şu sözler size tanıdık geliyor mu?

    Birçok aydın,siyasetçi vs. gibi insanlar sözkonusu ABD oldugunda şöyle söylerler.

    Bir tane ABD yok!

    Ne tam siyah ne tam beyaz, gri tonları da var .

    Bu söylemlerin aslı felsefi manalar taşısa da, kökeni itibarı ile aslında ABD'li

    kabalacıların üflemeleridir.

    Devam edelim....

    Belki kızacaklar ama moda altında özellikle yüksek sosyetenin olmazsa olmazlarından

    biride bronzlaşmadır. Bu da Giza teşkilatının görevlerinden biri idi.

    Dünyada özellikle kadınlara yönelik bu uygulama tüm dünya medyasında magazinel

    üfleme olarak falan manken filan sosyete denize girip,güneşte

    bronzlaştı çok güzel olmuş, Brezilya teni gibi, çikolata rengi gibi vs yakıştırmalarla

    konuyu çekici hale getirmektedirler.

    Bu tür özendirmelerle bir ritüel olarak moda altında bu tüm Dünyaya

    üflendi.Buradaki teknik basit idi.

    Tıpkı sözde güneş Tanrısı RA'nın yaptıgı gibi...

    Yani insanlar ; plajlara akın edecek, güneş yağlarını sürecek,saatlece güneş altında

    bekleyecek,yanıp bronzlaşacaktı.Bu artık günümüzde yapılır hale geldi.

    Bu arada, Şeytaniler tıp alanındaki kabala ritüelleri geliştirildi. 1800'lü

    yıllarda kurulan Giza birimi çağımızda bunu bir adım öteye götürerek ,

    teknolojiden faydalanarak solaryum benzeri cihazlarlada bu işi

    (ritüeli insanlara tatbik etmektedirler)

    tabiki milyarlarca insanın bunların gizli planlarından ne haberi olsun?

    Onların derdi güzel görünmek ve bronzlaşmak.

    Aslında bu güneş meselesinden sözetmişken bir sırrı daha Allahın izni ile ifşa edeyim.


    DİKKAT!!!DiKKAT!!!DİKKAT!!!


    İslam inancında güneş tepedeyken namaz kılınmamasının bir sırrıda sözde

    RA'nın Güneş ritüelinden kaynaklanmaktadır.

    Dünyadaki birçok sözcük ve terimler ve bunlara bağlı olan fiiler Şeytaniler tarafından

    Dünyaya üflenmektedir.

    Dikkat !!!!!!

    Bir takım aydınlarda daha önce hiç duymadıgımız terim ve sözcükleri zikretmeye

    başlamışsalar ve bu sözcükler bir virüs gibi

    herkesin ağzına yayılıyorsa kökenini araştırın.

    Şimdi gelelim Barrak Obama'ya:



    Sanıldıgı gibi bir takım sözüm ona ahmakların dediği gibi ABD devrimi filan değildir.

    Sözüm ona ey ahmaklar siyah bir başkanı yeni mi zannediyorsunuz ?ABD'de Bush'un

    birinci yardımcısı Başkan yardımcısı Başkanın tüm yetkilerini taşıyan

    Condoleezza Rice
    ((((dönme aslında kadın degil hem erkekligi hem dişiliği simgeleyen)22 islam ülkesinin kodunu veren budur kod sudur F=22))))

    ne renkti? Peki ya Eski Genelkurmay ve Savunma Bakanı Colin Powell ne renkti?

    Diğerlerine gerek bile yok...

    Bu ABD'nin, Şeytanilerin Eski mısır Kabalasındaki Kabalatik bronz büyüsünden

    başka bir şey değildir. Maksat tüm dünya insanlarının zihninde ABD'nin ve

    Şeytanilerin aleniyetleşmiş Şeytaniliklerini unutturmak, örtmek için yapılmış bir ilizyon

    büyüsüdür. Eski Mısır Kabalatik büyüde simya kodu ile kodlanmış bir büyüdür ki

    demirin ya da metallerin Simya sırları ile halden hale geçisini simgeler. Yani şöyle

    düşünün,bir paslı demiri bir simya formatı ile bronzlaştırıyorsunuz. O demiri görenler

    artık demirin pasını değilde, bronz halini görüyor. Bu da onların zihninde ayrı bir

    etki yapıyor.

    Aslında demir yine aynı demir. Paslı bir demir. Bu büyü öylesine tutmuş ki, tüm

    Dünyadaki insanlık ve hemen hemen İslam aleminin tümü, Barrak Obama ile herşeyi

    toz pempe görmeye başladılar. Obama bize şunu iyi yapacak Obama bize bunu iyi

    yapacak vs. Ne kadar etkin bir büyü oldugu tesirinden belli.

    Tüm insanlık, Irak'taki 1.5 milyon insanın katilini,yapılan

    tecavüzleri ve Afganistan ,Pakistan ve Filistin'de yapılan zulumleri unutmuş

    görünüyor.İslam alamine yapılan bu zulumler ne çabuk unutuldu?

    Ne tesirli bir büyü imiş!!!!

    Siz düşünün....

    KÜÇÜK BiR HATIRLATMA BAKIN KÜRTLERiN iHANETi DiYE GÖSTERMEK iSTiYORUM.
    ..

    RESMi BÜYÜTMEK iCiN ÜSTÜNE TIKLAYIN


    Ama unutulmamalıdır ki Dünyada bu büyülerden etkilenmeyenlerde var.

    Bir not: Araştırın Agustos 2008'den bu yana Türk medyasını takip edin. Ama

    tümünü.Filistin ile ilgili tek bir haber var mı ?

    Sözde ateşkes yapıldıgından beri.

    Ne çabuk gündemden düşmüş değil mi?

    Taki Barrak Obama'nın seçimi kazanıp seçim zafer konuşmasını yaptıgı iki buçuk

    dakika sonrası İsrail'in Gazze şeridini bombalayıp ona yakın insanın bu

    bombardımanda ölmesine kadar.

    Bu da size bir tüyo olsun;

    Obama, Giza teşkilatınca (Şeytanilik içersinde Giza Piramidi ile kodlanmış

    etkin bir birimdir) çıkarılmış. ABD'nin ve İsrail'in planlarını tıkır tıkır

    işletecek yeni bir karekterdir.

    Sözüm ona, Barrak Obama'dan mehdi diye söz edenler veya ne de olsa babası

    müslümandır diye ümit bağlayanlar şunu unutmasınlar.

    İslam alemini nice babası müslüman olanlar perişan etmiştir.

    Ve yine yarın öbürgün Barrak Obama'nın gerçek yüzünü görüp,

    Peygamber Efendimizin (s.a.v) habeşli zenci köleden bahseden KABE'yi yıkma hadisini hatırlayıp ona yormasınlar.

    Bir not anlatılanların melez ırklar ile bağdaştırılmamalıdır. Ayrıca Eski Mısır kabalasında onların anti düşmanı beyazdır.
    Bu yüzden Hz İsa'ya beyaz şeytan derler.Bir kısım katolik tarikatlarıda ABD'de Hz İsa'nın siyah oldugunu savunmuşlardır. ABD'de siyah beyaz çekişmesi dinsel

    alanda da her alanda oldugu gibi mevcuttur.



    Başkan Obama,Beyaz Saray'ın beyni sayılan

    Genel Sekreterliğe, babası Yahudi terör





    örgütü İrgun'da çalışmış bir Yahudi olan Rahm Emanuel'i getirdi.

    Emanuel, birinci Körfez savaşında İsrail ordusunda sivil gönüllü olarak çalışmış,

    İsrail'le gönül bağları diri bir Amerikalı Yahudi...

    Başkan Yardımcısı ise Senato Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı, dış politika ve ulusal

    güvenlikte deneyimli Joseph Biden Biden, Türkiye'de 'Ermeni soykırımı' tasarılarına

    verdiği destek ve Irak'ın üçe bölünmesi önerisiyle tanındıgını hatırlatmakta fayda var.

    Yine devlet politkası dışına çıkan ABD başkanı Kennedy'nin sonunu hatırlatmakta

    fayda var .Kısacası ABD'nin değiştiği filan yok, ama unutmayın Allah'ın da bir planı var.




    Yahudiler 13'cü kabilesini arıyorlar.


    AYIK OLUN !!!!!!!


    Necip Türk milletini yanına çekmek için diyecekler

    ki 13. kayıp kabileyi bulduk Kim bunlar. Onlar Türk mileti imiş meğerse.Sakın

    inanmayın demiştim. Hazır kıta programının arşivinden bakabilirsiniz.

    İki sene sonra bütün medya'da şu haber yankılandı. Yahudilerin 13'üncü kayıp

    boyunun başkenti bulundu. 1000 senelik bulgulara ulaşıldı.


    Bu kayıp kabile Türklermiş dendi.


    TESEKKÜRLER


    ALLAH RAZI OLSUN


    OKTAN KELES

    http://www.hurriyet.com.tr/dunya/9951698.asp


    13 kabilenin kayıp başkenti

    bulundu. Artık bu da fizik istihbahrata döndü.

    Geçen ay İsrail tüm dünyaya şunu açıkladı. 12 bin yıllık şaman mezarı bulundu.

    Şaman geleneği en çok Türklerde görülür gibi zırva yayınlar ile yalanlarına delil teşkil etme çalışmaları yapmaktadırlar. Duyurulur. Yahudilerin hiç bir zaman 13. boyu olmamıştır. 13. boy sırrı ileride tarafımızdan Nisan 2009 ayında çıkacak olan kitabımızda konuya
    bağlı olarak inşallah deşifre edilecektir.

    13.BOY OLARAK HAZAR OGLULLARINI COK ISLEMISLERDIR.AMA NORMALDE KABUL ETMEMISLERDIR

    KONU ARSIVINDEN 12 YAHUDI TARKATI AiLE KONUSUNDAN DAHA AYRINTILARINI INCELEYEBILIRSINIZ.

    YAHUDILER TÜRKLER BIZIM AKRABAMIZMIS DIYEREK BIZLE KARISIP BU SEKILDE SOKULMAK ISTEYECEKLER.

    BIZDE YEMICEZ TABI...AYIK OL TÜRKIYE OYUN ICINDE OYUN HAINLIK ICINDE HAINLIKLER VAR...

    AKP,DTP,MHP HEPSI HAIN CHP'YE LAF YOK AMA ICI HAiN iSTiSNALARI HARiC.

    OBAMA ISLAMA KARSI SAVASACACAK TÜRKLERIN TARIHI YAKINDA CIKAR PIYASAYA SAMANIZM E SOKMAYA CALISACAKLAR IYICE DINDEN IMANDAN CIKACAZ

    ZATEN BUNU TÜRKIYEDE YAPMAK COK KOLAY CÜNKI AVRUPA ÖZENTiSi GECLiK BiZi BU NOKTAYA KADAR GETIRECEK.

    TEK UMUT ANADOLU GENCLIGI SANIRIM.(*_*)

    TIKLAYIN ÖNEMLi

    KIYAFETLERE YAPILAN

    BÜYÜLER


    TSHIRTLERDE VE MARKALARDA INSANLARA BÜYÜ YAPILIYOR KONU ICIN

    TIKLAYIN



    irfan ÖZGÜZEL

    ...

    Read On 0 yorum

    Mesajlarınız

    OSMAN PAMUKOGLU

    OSMAN PAMUKOGLU
    KORKAK TAVSANLAR KENDiSiNi KURNAZ SANAN TiLKiLER VE TARLA FARELERi PENCEMiZDEN KURTULAMAYACAKLARDIR.

    GiZLi VASiYET DESiFRE OLDU

    Eski Günler

    ___________ ___________ _______NiHAT GENC_______ _____________ ____________ BiZiM CESEDiMiZ SUSAR ANCAK DiYEREK HALKIN GÖNLÜNDE ADETA TAHT KURAN YAZAR NIHAT GENC AKPYE SERT ELESTiRiLERiYLE VE YÜREKLiLiGiYLE SKYTÜRK EKRANLARINDA HALKIN KARSISINDA OLMAYA DEVAM EDiYOR.BURAM BURAM ANADOLUYU YAZDIGI KiTAPLARIYLA VE EKRANDAKi, ESSİZ USLUBU VE ANLATIMIYLA TAM BiR HALK ADAMI BiR BASKA DEGiSLE GÖNÜL ADAMI KALEM VE SÖZ SAVASCISI ______________ ______________ _____________ AH OSMANLIM DÜNYANIN ETRAFINDA Ki GEZEGENLERi GÖSTEREN OSMANLI TASARIMI.

    (*_*)

    FARABi

    FARABi (870-950) Türk-islam düşünürü... İslam disiplini içinde yetişmiş Türk düşünürlerinin en büyüğüdür.Aristoteles mantığına dayanan usçu bir metafizik oluşturmuştur. Amacı, Aristoteles'i, biraz da Plotinos'un yardımıyla, İslam diniyle uzlaştırmaktı... Bununla da yetinmemiş, İslam dinini de bilimle uzlaştırmaya çalışmıştır.nceleri Türkistan'da kadılık yaptı, sonra kendini büsbütün felsefeye verdi. Anadili olan Türkçe kadar Arapça, Farsça, Süryanice ve Yunanca biliyordu. Aynı zamanda hekim ve müzikçiydi. Yüzden çok kitap yazmış; Aristoteles, Platon, Zenon, Plotinos gibi Yunan düşünürlerini yorumlamış, bunların görüşlerine kendi görüşlerini katmıştır.SÖZLERi="Hiç bir şey kendiliğinden yok olmaz, böyle olsaydı, var olmazdı...Erdemlerin en büyüğü ilimdir."İnsan, bazen bir tesadüfle güzel işler yapar. Bazen de bu güzel işleri isteyerek değil, herhangi bir baskı altında yapmış olur. Böyle yapılan işler, mutluluk getirmez. ________________ _______________ _______________ _______________ __________MADDENiN ARDINDAKi SIR _______________ ______________ _______________ ______________ COCACOLA GERCEGi ___________ _______________ ____________ ______________ COCACOLA ICMEYIN ZEHIRDIR.SIYONIZMI MÜSLÜMANLARI ÖLDÜRENLERi BESLEMEYiN.AYRICA RESME TIKLAYIN VE ÜZERINDEKI YAZIYI INCELEYIN __________________ __________________

    iBN-i SiNA

    FiZiK METAFiZiK kİMYA TIP ASTRONOMi ALiMi.......İbni Sinâ, babası Abdullah, maliyeye ait bir görevle Afşan'dayken orada doğdu. Olağanüstü bir zekâ sahibi olduğu için daha 10 yaşındayken Kur‘an-ı Kerim'i ezberledi. 18 yaşında çağının bütün ilimlerini öğrendi. 57 yaşındayken Hemedan'da öldüğü zaman 150'den fazla eser bıraktı. Eserleri Latince’ye ve Almanca’ya çevrilmiş, tıp, kimya ve felsefe alanında Avrupa’ya ışık vermiştir. Onu Latinler “Avicenna” adıyla anarlar ve eski Yunan bilgi ve felsefesinin aktarıcısı olarak görürler.bni Sinâ, daha çocukluğunda, çevresini hayrete düşüren bir zekâ ve hafıza örneği göstermiştir. Küçük yaşta çağının bütün, ilimlerini öğrenmişti. Gündüz ve gece okumakla vakit geçirir, mum ışığında saatlerce, çoğu zaman sabahlara kadar çalışırdı. Pek az uyurdu. ________________ _______________ _______________ _______________ __________MATRiX FELSEFESi ANLAYISI MADDELERE HÜKMETME BEYiN GÜCÜMÜZ _______________ ______________ _________BEYiNiMiZiN GÜCÜ ___________________ _______________ _____________ ___________________ _________________ ________________ YAZAR:OKTAN KELEŞ _______________ YazdIgI sIradIsI kitaplarIyla acIkladIgI konularla herkesi hayrete düsüren bir okadarda bilgilendiren ve özellikle HZHIZIRLA ilgiliyazdIgI kitabInda kendisinin birebir yasadIgI olaylarI anlatan oktan keles medyadaki carpIklIklarI ve yalan kurgulu haberlerin asIl dogrularInI ve arkasIndaki sIr perdesini aralayarak herkesin gönlünde adeta taht kurdu.BIR MECZUBUN RÜYASI adlI kitabIn da HZ HIZIR ALEHiSSELAM LA ilgili kIsImda hz HIZIR 'ın ALANI HER YER OLAN BiR SAVASTAN SÖZ EDiLDiGiNi SÖYLEYEN KELES GÜNÜMÜZDEKi OLAYLARA BAKINCA BUNUN DOGRULUGUNU GÖRMEMENiN MÜMKÜN OLMADIGINI ANLIYORUZ.YazdIgI bu sIradI desife edici ve herkesi gönülleri zihinleri aydInlatan oktan keles yalanIn kurgulu haberlerin ve halkI aldatIcI bilgilerin üzerİne giden tüm dünyayI asaya YATIRABiLEN ve desifre edebilen KALEMiYLE SAVASAN ÜNiFORMASIZ BiR ALLAH ASKERi.